Bosna Hersek

Heyyy gidi Bosna... Biliyorum boynun bükük, acın büyük... Elin kolun bağlı kan ağlattılar sana. Nice acılar yaşandı, nice göz yaşları döküldü bu topraklarda...




      Burada yaşanan hüznün, zulmün boynumuzdaki ağır vebalinin yükü ile Mostara yaklaştıkca hepimiz uyanıyoruz. Günün yorgunluğu, yolculuğun ağırlığı omuzlarımızdaki vabalin büyüklüğünden daha fazla olmadığı için, içimiz buruk -bir birimizden sakladımız göz yaşları ile- gece yarası 2-3 gibi Mostar sokaklarında konaklayacak yer bakıyoruz. Ama biliyorum ki hiç birimiz ne uykuya, ne yorgunluğa nede açlığa burası için yaşadığımız hüzünden daha fazla önem veriyor. Bir şiirde dinlemiştim; "Gecenin en karanlık olduğu an, sabahın en yaklaştığı zamandır." diyordu şair. Şimdi içimdeki hüzünden mi yoksa sabahın en yaklaştığı andan mı bilmiyorum ama büyük bir karanlık hissediyorum çevremde, içimde.




      Grup içinde bir cami bulup sabah namazını beklemek üzere karar alıyoruz. Minare gördüğümüz her sokağa girip geziniyoruz ama heyhat. Bırakın açık cami bulmayı bahçesine bile girmek mümkün değil. Zira birçoğunun kapısı kilitlenmiş, bahçesi;çevresi bakımsız; kendi haline terkedilmiş. Gerçekten büyük bir buhranın avuçlarında ulu-orta bir yere çadırı açıp yatıyoruz. Hiç birimizin uyumadığını ve bir zamanlar adeletin-kardeşliğin hüküm sürdüğü bu topraklarda İslamiyetin nasıl silinip atıldığını düşündüğümüzü tahmin edebilirsiniz.


      Mostar köprüsü çevresi nehrin yukarı ve aşağısına doğru yaklaşık birer kilometrelik uzunlukta çarşı pazardan oluşuyor. Araç park yeri bulma konusunda çok zorluk çekmezsiniz. Ücretli otoparklar pek pahalı değil. Aracımızı bırakıp köprüyü ve etrafını geziyoruz. Boşnak böreği yemek için güzel bir mekan bulup karnımızı doyuruyor, çaylarımızı yudumluyoruz. Çaylarımızı içtiğimiz sırada mekanın karşısındaki turizm acentasının camında gördüğü afiş üzerine Ahmet "İşte burası, abi işte burası.." diyor heyecanla. BLAGAY
Benim Saraybosna'da diye düşündüğüm yerin aslında Mostar dolaylarında olduğunu internetten öğrenmemiz çok uzun sürmüyor. Mostarın hüznü, yalnızlığı, terkedilmişliği bizi bir an önce bu şehirden ayrılmaya itiyormuş gibi apar topar arabaya atlayıp Blagay'a hareket etmemize sebep oluyor. Blagay Bosnahersekte görülmesi gereken en güzel yerlerden biri. Mostara yaklaşık yarım saat uzaklıkta şirin bir köyün içinde. Büyük bir dağın yamacında bulunan kayanın içinden doğan nehrin kaynağında kurulmuş Blagay Tekkesi bu topraklarda aradığımızı bulmamıza yetiyor çok şükür. Allah ayakta tutanlardan bin kere razı olsun. Eğer kamp yapıp geceyi burada değerlendirmeyi düşünürseniz bunun için yol üzerinde birçok alan bulmanız mümkün. Yine Blagay yolu üzerinde ve köyde konaklayacak otel veya apart bulma olanağı da mevcut. Naçizane tavsiyemiz konaklamak için bu civarı kullanıp Mostar'ı gün içinde gezmeniz yönündedir. Eğer iyi bir çay tiryakisi iseniz Blagayda harika demleme Türk çayı bulabileceğinizi de eklemek isterim. Bir başka dipnot ise otopark konusunda köyün girişinde size yer gösterenlere aldırış etmeyip türbe yakınlarına kadar arabanızla gitmezi olabilir. Hediyelik eşya bulmanız mümkün burada. Fiyatlar oldukça uygun. Blagaydan bir saatlik yolculukla Adriyatik denizine kıysı olan kasabalara ulaşmanız da mümkün bilginize.

     Blagay'dan öğleden sonra ayrılıp Saraybosna'ya yolculuğumuz başlıyor. Saraybosna yolculuğu yine hüzünlü geçiyor. Tüm yolculuk boyunca savaş, zulum, dram tek konuştuğumuz konu. Burada yaşanan acıları yaşamak için sadece bu topraklarda olmak yetiyor inanın.

      Saraybosnanın daha girişinden itibaren halen savaşın izlerini görmek mümkün. Gerçi yaşananlara savaş demek pek mümkün değil ama. Şehrin etrafındaki dağlık alanlardan masum insanlara nişan alan sniperların işlerini nasil vahşide yaptığı aklıma geliyor yemyeşil dağları izlerken. Oysa harika doğa sevinçle doldurur her zaman içimi.  

   Oldukça ucuz bir şehir. Hem konaklama yem yeme içme hemde hediyelik eşya alış-veriş konusunda.

      Telal Otel'e (Hotel Telal Irmak veya Irmak Hotel olarak bulmanız mümkün) Yeni pencerede açılır
Bu tesis Tercihli Oteller Programımıza dahil olmayı kabul etti. Bu programa rekabetçi fiyatlar çerçevesinde kusursuz bir hizmetle fiyat/fayda dengesi sunarak öne çıkan tesisler dahildir. Programa katılım belirli bir dizi kriterin karşılanmasına tabidir ve önceden konaklayan konukların yorumları dikkate alınır.

 Saraybosna – (Merkez: 300 m )Eski kent bölgesindeki Kovači Meydanı'nın yakınında, Saraybosna'nın ünlü Başçarşı Caddesi'ne sadece birkaç dakika uzaklıkta yer alan küçük ve büyüleyici Hotel Irmak, 2017 yılında yenilenmiştir.)

https://www.booking.com/hotel/ba/telal.html?aid=1213432;label=seogooglelocal-link-imagesaow-hotel-98997_grp-1_gendate-20171102;utm_source=seogooglelocal;utm_medium=photo;utm_term=hotel-98997_photo-112532744





Bir dost selamı ile gidiyoruz. Sonradan tanıştığımız bize hayatımızın en iyi misafirperverliğini yaşatan kardeşimiz telefonla güzel bir organizasyon yaptırıyor çalışanlara. Biz kahvelerimizi içerken odamız hazırlanıyor. Küçük, şirin bir yer olan burası ve işletmecileri bize evimizde hissettiriyor. İlk iş odaya çıkıp güzel bir duş almak oluyor. Kıyafetlerimiz değiştirip tekrar lobiye iniyoruz. Sağ olsunlar bu seferde çayla karşılıyorlar bizi. Karnımız aç arkadaş çay kahve nereye kadar diye takılınca  da yemek için ısrar ediyorlar. Gerçekten gönülden yapılan teklifleri kadar sıcak, samini, dost, kardeş davranışlarını hissettirmeleri daha önemli geldi bize.

Eskiçarşıya bir kaç dakikaya kalmadan ulaşıyoruz. Eski yurdum şehirlerini andıran çarşı pazarı kısaca turladıktan sonra buraların meşhur KEBAPÇİ köftesini tatmak üzere bir mekan buluyoruz.

İnanır mısınız bir gezi rehberi niteliğinde şeyler yazmaya çalışsam da aklımda hep buraları gezdikçe yaşadığımız üzüntüden bahsetmek geçiyor. Nihayetinde gezdik tozduk biraz işte. Gün batımına yakın rahmetli (nur içinde yatsın) Aliya İzzetbegoviç'in kabrine ve şehitliğe çıkıyoruz. Ve iki gündür içimize dolan hüzün burada göz yaşları olup akıyor bedenlerimizden. Gerçekten yaşanan zulümden bir nebze olsun haberiniz varsa bu mezarlıkta göz yaşlarınızı akıtmamanız mümkün değil. 




































































Bilmiyorum yoğun temponun verdiği yorgunluktan, bilmiyorum Bosna'da yaşadığımız hüzünden, bilmiyorum paramızın oldukça azalmasından, bilmiyorum sevdiklerimize duyduğumuz özlemden bir an önce dönme kararı alıyoruz. Aslında programımızda sırası ile Üsküp ve Selanik gezisi var ama hep birlikte artık yeter deyip dönme kararı alıyoruz. Grup içerisinde bu akşam konaklayıp sabah çıkma veya hemen yola çıkma konusunda bir planlama yapıp aniden hemen çıkmaya karar veriyoruz. 

Tüm yolculuğun en ilginç saatlerini de bu andan sonra yaşamaya başlıyoruz. Otelde daha önce belirttiğim arkadaşlara çıkacağımız kararını söylediğimizde eğer maddi konuda sıkıntımız var ise yardımcı olabileceklerin teklifi ile karşılaşıyoruz. Bunun ne derece mutluluk verici olduğunu sanırım tahmin edebilirsiniz. Yol öncesi son kahvelerimizi ikram edip bizi yolcu ediyorlar. Sağ olsunlar. 

Saat yaklaşık 9-10 sularında Saraybosna aşlı gözlerdeki pırıltılar gibi ışıkları ile arkamızda kalıyor. Güzergah Niş, Sofya, Edirne... Fakat evdeki hesap çarşıya yine uymuyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

3 ADAM ARABA İLE AVRUPA