Venedik

Akşam üzeri Milanodan ayrılıp Venedik için yola koyuluyoruz. Yol yine otaban. Otoban giriş çıkışlarında trafiğe yakalanmama şansınız hiç yok. O yüzden ulaşım sürenize bunları mutlaka eklemelisiniz.

Venedikte saat 22 dolaylarında bulduğumuz ilk kamp alanı bizi kabul etmiyor. Misafirlerimiz rahatsız olur diye. Helal olsun diyoruz ve Fusina Camping'e geçiyoruz. Burda bir disco olduğu için girişimizi kabul edeceklerini diğer taraf söylüyor. Denildiği gibi giriş yapabiliyoruz. Gecelik 55 Euroya cadırımız kurup konaklıyoruz.














Camp oldukça sakin ve huzurlu. Her türlü imkana sahip. Karavan girişleri neredeyse aynı ücret. Çadır için fazla gelse de Venedik dolaylarındaki konaklama yerlerinde böyle bir fiyatın mümkün olmadığını bildiğimiz için hem hemde macera olsun diye konaklamayı tercih ediyoruz. Fusina camp alanından çıkar çıkmaz bineceğiniz teknelerle Venediğe ulaşmanız mümkün. Yani eğer burada bir gece daha konaklamayı tercih edecekseniz aracınızı bırakıp Venediğe teknelerle ulaşmanız oldukça mantıklı olacaktır. Zira adada park yeri ciddi derecede sıkıntılı. Biz o gece ayrılacağımız sabah yaptığımız mükemmel kahvaltının ardından toparlanıp çıkıyoruz. Aracımızla Venedik yolcusuyuz. Park konusunda sıkıntı yaşayacağımızı tahmin etsekte gidebilinecek son noktaya kadar devam ediyoruz. Birçok kat otopark olmasına rağmen buralara giriş için beklemeniz gerekiyor. Köprüden geçer geçmez ilk sağda büyük bir otopark var ancak buradan yürümek oldukça yorucu olacaktır.

Venedik kısmına Ahmet Kocaman abim için ayrı bir paragraf açmak istedim. Eksik olmasın her daim fedakardır ama Venedikte yaptığı fedakarlık babalık derecesinde neredeyse. Aracı bir saatlik ücretsiz otoparka bırakıp dolaşmaya başlıyoruz. Hesabımız bir saat dolaşan Kocaman abimin geri dönüp aracı alması ve biraz dolaşıp tekrar ücretsiz otoparka girmesi yönünde. Klasik Türk aklı işte. Yer mi elin İtalyanı??? Bir saatin dolmasına on onbeş dakika kala Kocaman hayatının maratonuna başlıyor. Görmedim ama tahmin edebiliyorum Venediğin karma karışık sokaklarında kayboluşunu ve koşturmacasını. Kan ter içinde park yerini bulması yaklaşık kırk dakika sürüyor kendi anlattığına göre. Aracın çekilmiş olması endişesi, dar ve hep bir birine benzeyen sokaklar, sıcak cabası. Uzun oldu ama geldiğimizde Ahmet abiyi kireç taşı gibi bemmm beyaz bulduğumuzu belirtmeden geçemeyeceğim. Gerçi park yerinde bizi beklerken edindiği dostluklar ve İngilizcesiz ve İtalyancasız mükemmel iletişimi onunda güzel saatler yaşamasına faydalı olmuş.

Şaka bir tarafa eğer Venedik kısmına araçla geçecekseniz mutlaka aracınızı otoparka bırakmalısınız. Otopark ücretleri 5 Eurodan başlayıp saatlik artışla 12-20 Eroya kadar çıkıyor. Emin olun burayı gezmeniz öyle bir kaç saatle olacak iş değil. Meydan ve kadedrali gezdikten sonra cıvıl cıvıl sokakları dolaşarak geldiğimizde saat öğleyi çoktan geçmişti neredeyse. Kısa bir pasaport kaybetme macerasından sonra yolumuzu Slovenya Robinson Camp'a ceviriyoruz.


Venedikten resimler















































































Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

3 ADAM ARABA İLE AVRUPA